Bir Günü Güzelleştirmek

Bir Günü Güzelleştirmek.





Papatyalarım merhaba!


Birine yüz yüzeyken papatyam diyemezsiniz. Yani belkide siz dersiniz ama ben diyemem. O yüzden burdan böyle hitap etmek öyle hoşuma gidiyor ki! :')


Kendime baktığımda sevdiğim şeylerden biride olumsuz bir insan olmamam. Tamam, yüzde yüz pozitiflikten oluşmuyorum. Ama gün içerisinde başıma gelen olumsuzlukları düşünüp, günü kendime rezil etmek bana göre zamanı boşa harcamaktır.

Ve ne kadar yaşayacağımın belli olmadığı, ölümün beklenmeden geldiği hayatta anı yaşamak başarmayı istediğim tek şey. 


Her can sıkıcı şey sonunda odanıza geldiğinizde, yatakta cenin pozisyonunda yatıp her şeyi sorgulayıp kendimi iyice derine çekmek yerine, ben o gün kendimi nasıl iyi hissettirebilirim diye düşünürüm.


Ve, genelde çok ufak şeylerden mutlu olurum. :')


Bir fincan kahve gibi.


Genelde bu saatlere hayal saati diyorum.



Odama geçer en sevdiğim bir şarkıyı  yüksek sesle açarım.


Odaya girmeden önce mutlaka çaydanlığa su koymuşumdur. Eh, çünkü pratiğe dökülüyor zamanla. 

Bu arada ben kupalara ayrı bir önem veriyorum sebebini bilmediğim bir şekilde. Kendimi o gün en iyi hissedecek bardağı seçerim.

-niyeyse bu konuda da saçma bir şekilde gurme gibi davranıyorum🌝- 

O gün canım ne istediyse, kahve olur, normal çay olur, bitki çayı olur, çikolatalı süt olur veya babamın dağa çıktığında topladığı mis gibi ot çayı olur (*___*)  katıp bardağa giriyorum odama. 

Kapıyı kapattığım anda imparatorluk benim!

Papatyalarım, buradan sonrası tamamen zevklere kalmış.

Fakat ben ne yapıyorum?

Eğer okuduğum kitabım varsa ve olduğum yerden çıkıp başka dünyalara girmek istiyorsam koşup ona sarılıyorum.

Yoksa,

içimi döktüğüm defterimi çıkartıyorum, çantamın ön cebine sıkıştırdığım çikolatalardan da kaptım mı bir tane yazmaya başlıyorum,

sadece yazıp içimi döküyorum.

Planlar yapıyorum, içimi kıpır kıpır eden yapmak istediğim şeyleri maddeliyorum. Onları düşünmenin hayali bile sevindirip alıp götürüyor beni bir yerlere.

O an derdim neymiş, imkanlarım neymiş unutuyorum. Dünya'yı kurtaracak modumla google amcaya koşup araştırıyorum. 

Önce bir tarihçe araştırması yapıyorum ki burası en zevkli yeri! Bilgi ellerinizin altında. Hele birde doğru bilgi oldu mu tadından yenmiyor. :')

 Blogları okuyup gidenlerin güzel görüşlerinde hayallere dalıyorum. 

Sonrası ise malum yeni akım YouTube videoları, gidenleri izliyorum. 

Ellerimi ekrandan çektiğimde can sıkkınlığını atmış, yeni yerler hakkında bir şeyler öğrenmiş ve yeni hedefler oluşturmuş olarak kalkıyorum.


Sizi bilmem ama bir şey öğrenmek beni acayip mutlu ediyor.

Ya da yeni bir kitap karakteriyle tanışmak, eski maceralara kaldığım yerden devam etmek.


Demek istediğim şu ki küçük ayrıntılar bizi çok çok mutlu edebiliyor, sadece, kendimizi biraz tanımamız yeterli. :)


Eh güzelde hep odana mı kapanıyorsun Yağmur?

Tabiki hayır.

Mesela şuan Niğde/Ulukışla'nın bir köyündeyim. Her yaz burdayım. Evimiz öyle güzel bir yerde ki. Dört tarafı yeşillik kaplı, pencereden kafamı uzattığımda yıldızları görebiliyorum. 

Yani doğayla iç içe olmaya imkanım var. Bunu sınırsız kullanıyorum.

Birini ikna edip beni tepeye güneşin batışını izlemeye götürmesi pek zor olmuyor. Gece bisiklet sürerken başımı kaldırıp yıldızları izlemek çok kolay. Kahve yapıp sevdiklerinizle içip o anda kaybolmak da öyle.


Ve daha çok fazla şey.

Ehm, sadece biraz keyfi biri olmanız size çok fayda sağlar. Bunlar sizi alıp götürürken aynı zamanda keyif yaptıran şeyler çünkü. :')


Konuştum konuştum ama umarım anlatabilmişimdir demek istediklerimi.  İyi ifade edebilmişimdir kendimi.

Son bir şey diycem galiba fotoğraflarda beni çok mutlu ediyor.


Yakın zamanda çektiğim gün batımı fotoğrafına bakıp gülümsüyorum, şey birde bayan peregrine'in tuhaf çocukları kitabıyla olan fotoğrafıma.


Küçük şeylerden bulduğunuz mutluluklarınız çok olsun. x



Bahsettiğim 2 fotoğraf için credit vereyim. :D ------> @pattesbooks & @yagmursahinc





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder